Bir çocuğun gelişi her zaman bir duygu patlamasıdır. Mutluluk ve güvensizliğin karışımı. Sonuçta anne olmak, kendinizde pek çok şüphe ve talep oluşmasına neden olabilir: “Hazırlıklı mıyım?” Veya “Bunun üstesinden gelebilecek miyim?”
Öncelikle bu güvensizliği hissetmenin normal olduğunu söylemek istiyoruz çünkü bu yeni bir deneyim ve bir çocuğa bakmanın büyük bir sorumluluk olduğunu biliyoruz. Bebeğimizin güçlü ve sağlıklı büyümesini istiyoruz değil mi?
Ancak emin olun ki bu zorlu mücadeleye fazlasıyla hazırsınız!
Yardıma ihtiyacınız varsa, güvenilir bir sağlık uzmanına danışmaya ek olarak, çocuğunuzun bağışıklığını nasıl koruyacağınızla ilgili bu ipuçlarına göz atın, böylece daha iyi bir sağlık ve yaşam kalitesiyle büyüyebilirler.
Bir bebeğin aileye gelişiyle birlikte, özellikle bağışıklıkla ilgili konularda gerekli bakımın yapılması konusunda şüphelerin olması yaygındır.
Yaşamın ilk aylarında sorusunun en güzel yanıtı anne sütüdür.
Anne sütü, tam ve dinamik bir besin olması ve bağışıklık sistemini geliştiren immün düzenleyici maddeler içermesi nedeniyle bebeğin ihtiyaçlarını mükemmel şekilde karşılar. Sindirim ve nörolojik sistemlerin olgunlaşmasına katkıda bulunur ve astım, diyabet ve obezite gibi hastalıkların önlenmesinin yanı sıra çocuğu çeşitli sorunlardan koruyan antikorlara sahiptir.
Ayrıca bebeğin sütü emmek için yaptığı hareketler ağız ve yüz kaslarının gelişmesine de katkı sağlar. Ve bunun gelecekte nefes alma, çiğneme ve dişlerin düzgün hizalanması gibi faydaları olacak sonuçları olacaktır.
Keyifli emzirme sırasında anne ile çocuk arasındaki yakın temasın duygusal bağları güçlendirdiğini de belirtmeden geçemeyeceğiz. Bu alışveriş, çocuğu güvenlik ve koruma duygusuyla beslerken, aynı zamanda annenin özgüvenini ve başarma duygusunu da besler.
Doğumhaneye girdikten sonra bebek, aşı kartını doldurmak için aşıları almaya başlar. Genel olarak yemek, fiziksel aktivite ve dinlenme, bağışıklık sisteminin bir bütün olarak çalışmasına yardımcı olur, ancak yine de aşı, vücudumuzun her zaman %100 mücadele edemediği bulaşıcı ajanlara karşı güçlü bir müttefiktir.
Bu nedenle aşılar, vücudu çeşitli hastalıklara karşı bağışıklık kazanmanın en güvenli yoludur. Bu nedenle küçüklerinizin aşı kayıtlarını güncel tutun!
Sadece anne sütünün artık çocuğun beslenme ihtiyaçlarını karşılamadığı andan itibaren, yavaş yavaş diğer besin kaynaklarının da beslenmeye dahil edilmesi gerekir. İnanın bana, içerdiği yiyecek türü çocukların büyümesi ve gelişimi için temel olacaktır.
Daha sağlıklı yiyecekler tüketmek bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Unutmayın, zamanla tatlar değişir, dolayısıyla aynı yemeği birkaç kez ve farklı hazırlama yöntemleriyle sunmak gerekecektir. Küçüklerinizin menüsüne ekleyebileceğiniz bazı seçeneklere göz atın:
Baklagiller (fasulye, mercimek, bezelye, nohut vb.) – Bağışıklık sisteminin çalışmasına yardımcı olan iyi dozlarda B vitaminleri, proteinler, lif, demir ve çinko sunarlar.
Sebzeler (ıspanak, marul, roka, lahana, pancar, havuç, kabak, domates, lahana vb.) – Kabızlığı ve bazı hastalıkları önlemeye yardımcı olan liflerin yanı sıra çeşitli vitamin ve mineraller açısından da zengindirler.
Et (sığır eti, tavuk, domuz eti, balık; karaciğer, B vitaminleri açısından zengindir) ve yumurta – Mümkün olduğunda, çocuğun büyümesi ve gelişimi için demir ve demir gibi temel besin maddelerini daha çeşitli sağlamak için protein türünü çeşitlendirin. çinko. Örneğin haşlanmış yumurta, yüksek besin değerine sahip olmasının yanı sıra mükemmel bir protein kaynağıdır.
Bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerde D Vitamini için reseptörler bulunur. Bu şekilde besin, savunma sistemine doğrudan etki edebilir ve sadece çocuklar için değil, tüm aile için daha iyi bir refah ve yaşam kalitesi sağlayabilir.
Vücutta iyi D vitamini seviyelerinin korunması vücut hücrelerinin iyi çalışmasını sağlarken, düşük seviyeler hücreler bloke olabileceğinden bağışıklıkta düşüşe neden olabilir. Ayrıca doğuştan gelen bağışıklık sistemini modüle etme yeteneğine sahiptir, yani “vücudumuzun ilk savunmasının” gelişmesine katkıda bulunarak hastalıkların vücudun geri kalanına yayılmasını önler.
Süt ve süt ürünleri, balık, yumurta ve tahıllar bu besin maddesini içeren yiyeceklerden bazılarıdır.